28 Temmuz 2009 Salı

Üç ayı tamamladık


Ceren'im, bir tanem...
Bugün "üç ay"ı tamamladık. Açık görüş vardı ve görüştük seninle.
Mutluluğun ne kadar bizi sevindirdiyse, geleceğe dair umudunun azalması ve durumun uzun süreceğine dair kabullenmen de beni bir o kadar üzdü.
Her ne kadar büyük bir "yanlış"ın mağduru olsan da, ben bu ülkenin vatandaşı olarak yaklaşık 54 yılı geride birakmış, biraz okuyup yazan, ülkenin yöneticilerinin yaptığı yanlışları her fırsatta, koşul ve olankaları ölçüsünde ortaya koyup eleştiren, daima demokrasiden, özgürlükten ve barıştan yana olan, insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü savunan bir insan olarak, tüm eksik, yanlış ve gecikmelerine karşın "yargı"ya güvenen bir insanım. O yargıyı pek kişi, kesim ve güç sahibinin etkileri altına almak istediklerini izliyor ve biliyoum. Yine de o yargıya güenmek istiyorum. Çünkü bu güven ortadan kalktığında hem kişisel olarak, hem de toplumsal olarak "bir arada bulunmamızın en temel dayanaklarından birisi ortadan kalkmış, bir vatandaş olarak haklarımız ve hukukun üstünlüğü ihlâl edilmiş olacaktır.
O nedenle bu "yanlış"ın fark edileceğine, "doğru"nun galip geleceğine inanmak istiyorum.
Bu inancımın bedelini somut olarak öncelikle sen, sonra da senin bu yanışın mağduru olmanı ve özgürlüğü yitirmeni önleyemeyen bir insan olarak ben de ödüyorum.
"Adalet"in bir gün -umarım çok geçikmez- gerçekleşeceğine inanıyorum.

Ellerinin sıcaklığı
Görüş boyunca ellerin ellerimin arasındaydı. Sımsıcaktı. Dahası benim elimin aracılığıyla "yaşama tutunduğunu" hissettim o sırada.
Şimdi düşününce, senin belki ismen bileceğin değerli hukuk insanı "Faruk Erem"in sözleri aklıma geldi.
O hukuk, adalet, suç ve suçlular üzerine yazdığı "Bir Ceza Avukatının Anıları" adlı kitabında bir idam mahkumunun son anlarını anlatırken, "ellerinden soğumaya başlamıştı" diyordu.
O anıdaki mahkum, henüz asılmadan önce yaşamla bağını kestiği için, tıpkı bir ölü gibi elleri soğumaya başlamıştı.
O nedenle ellerinin sıcaklığı yaşama olan bağının kuvvetini hissettirip beni yukarıda söz ettiğim "adalete yönelik inanç ve güvenci" çoğalttı.

Gözlerindeki ışıltı
Güzel kızım, bugün ulaşabildiğim arkadaşlarıma senin özgürlüğünden yoksun olalı "üç ay olduğunu" söyledim ve senin herkesten bir mektup ya da kart beklediğini belirttim.
Daha önceki çağrılarıma pek yanıt veren olmamıştı. Ama inanıyorum ki bu kez, yaptığım çağrıya daha çok arkadaş, dost ve yakınımız yanıt vererek sana mektup ve kart akını olacak.
Uluslarası Af Örgütü bu tür kart ve mektupların bir hedef için çok anlamlı olduğunu yıllar önce kanıtlamıştı. Eminim ki, sana gelen kart ve mektuplar da bu ülkedeki adalete inanan, ona güvenen ve onu savunanları güçlendirerek, senin ve birlikte olduğun suçsuz insanların "özgürlüklerine kavuşmalarını" sağlayacak, bu yönde çaba sarf edenlere güç verecektir.
Lütfen kendini üzme ve kuvetini yitirme...
Seni seviyorum.
Benimle birlikte herkes de seviyor.

10 yorum:

  1. 3 ay...
    3 koca ay...
    Hayatın aslında ne kadar kısa olduğunu düşünecek olursak 3 ayın insan ömründeki önemini daha iyi anlıyoruz.
    Bu ülkede yaşayıp herşeye rağmen adalete inanan bir insan da ben olarak yapılan bu hatanın bir an önce düzeltilmesini istiyorum.Tabi ki herkes,her zaman hata yapabilir fakat bu hata daha 26 yaşında gencecik bir insanın-ve aynı sebeple orada bulunan diğer insanların- özgürlüğünü elinden almaya,onu haketmediği kapalı kapılar,taş duvarlar ardına atmaya sebep oluyorsa asla ama asla kabul edilebilir olamaz.Aklın,mantığın sınırlarının zorlandığı bir olayda sonuç bu şekilde olmamalı.
    Olmamalı Ceren'im daha ne söyleyebilirim ki.Ben kabul edemiyorum bu haksızlığı, anlamsızlığı,rahatlığı.Seni orada görmeye dayanamıyorum,içim acıyor,kalbimin tam üstüne birşey gelip oturuyor.
    Sen hepimizden çok daha dik, çok daha sağlam duruyorsun.Tam düştüğüm bir anda aklıma gözlerindeki ışıltı geliyor ve içim aydınlanıyor.Silkelenip kalkıyorum ve daha sağlam adımlarla devam ediyorum.Çünkü hepimizin buna ihtiyacı var.Hepimizin,bunun en kısa sürede biteceğine inanmaya ihtiyacı var.
    Ellerinin her zaman sıcacık kalacağını çok iyi biliyorum...
    Seni çok seviyorum ve özlüyorum minnoşum
    Elçin

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Ceren, bundan oncede birşeyler paylaşmış ve tekrar yazacağımı soylemiştim. Ancak butun bunları paylaşırken neden orda olduğun konusunda da pek fazla bir bilgim yoktu. Bildiğim bir tek şey var senelerce babanla birlikte paylaştığımız bir iş ortamı ve bu ortamda yaptığı özverili çalışmalarla insanda hayranlık uyandıran saygı, sevgi çemberi, aynı zamanda yapılan kongrelerde annenin yaptığı çalışmalardan haberdar olmam ve hatta ( lafı cok uzattım biliyorum ama ne yapayım ki bunlar yaşandı) etkilendiğim bir çalışması sonucunda hayatımdan cıkardığım sigara... Şu anda "hay allah hakkikaten benmiydim içen " diye düşündürüyor beni. Gene uzun lafın en kısasııı ardındanda bu kadar sevgi çemberi icinde biraz uzaktanda olsa tanıdığım "Ceren" . Biraz once okuduğum şeyleri anlamaya çalışıyorum hala. İnsan yaşamı ile ilgili bir suru şeyi pilanlarken sanki her şey yarım kalmış gibi bir duyguya kapılabilir boyle bir durumda. Yazmak istememin sebebi sevgili Ceren , süre bazen uzayabilir bazı şeyleri planlarken .Lütfen genç ve dinamik yüreğine telaş ettirme. Yaşadığın sürecin ne kadar zor olduğunu biliyor, daha da anlamaya çalışıyor, bir anne olarak ta böyle zor bir süreçte sabrının ve zorun karşısındaki direncinin sınandığı inancını taşıyorum... Seni seviyoruz ve bu zor zamanları hep birlikte atlatacağımızı biliyorum. Evet genc ve sevgi dolu yurek lutfen acele etme , eminim birileri mutlaka bu olaydaki olmaması gerekenleri farkedecektir. EMİNİM . Her zaman sevgiyle kal. Neşe

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Ceren,

    hayatta beni en çok kıran şeyin haketmediğimi düşündüğüm şeyler olduğunu bilecek kadar yaşlıyım. senin kapalı olman, dans etmen, gezip gözlemen ve eğlenmen gereken bir yaşta, olmaman gereken yerde tutulman da böyle bir şey bana göre, yani çok kırıcı. ben bunu başka türlü söyleyemiyorum ama duyguları dağıtan bir şey olduğunu biliyorum.

    babanı arayamıyorum, babana "Ceren nasıl?" diye nasıl soracağımı bilemediğimden arkadaşımı arayamıyorum.

    Cerencim, sevgilerim ve kalbim seninle güzel kızım. İyi haberlerini bekliyorum.

    Özlem

    YanıtlaSil
  4. Sevgili Doktorum,
    Kızınızın üç aydır cezaevinde olduğunu Diyarbekir Mail Gurubuna yazmış olduğunuz mesajdan üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayım. Geçmiş olsun dileklerimi iletir, Ceren'in bir an önce özgürlüğüne kavuşmasını diler, selam ve sevgilerimi sunarım.

    Mustafa Hoca

    www.gomanweb.com
    Yayın Yönetmeni

    YanıtlaSil
  5. Sevgili Arkadaşım, dostum Şeyhmus Diken'in benim adresime gönderdiği mesaj aşağıdadır:

    Sevgili Ceren.
    Babanı uzun zamandır tanırım.
    Kıymetli, haysiyetli adamdır.
    Mahpus yakını olmanın da
    ne denli zor olduğunu
    zor yıllardan bilirim.
    Doktor kardeşim mahpustu ve
    15 günde bir, uzak bir şehre görüşe gidiyorduk.
    Kimi kez aileye yeni katılmış el kadar bebelerle,
    kimi kez de yakın aile fertleriyle.
    Her daim içimizde bir arzu vardı.
    Aman içerdekilere umutsuzluk ve karamsarlık ifade eden
    duygular yansıtmayalım diye.
    Ama her defasında fark ederdik ki!
    Biz içerdekilerden daha "içerdeymişliz" meğerse...
    Onlar asıl bizlere "rahat olun, metin olun, bugünler de geçer" diyorlardı.
    Ve bir kez bana 90'lı yılllarda yazdıklarımın ve konuştuklarımın yeterince cesurane
    olmadığından söz etmişti içerdeki kardeşimin bir mahpus arkadaşı...
    Ben de ona "Sizin yanınıza gelmeye niyetim yok. Ondandır" demiştim.
    Ve hep beraber basmıştık kahkahayı...
    Şimdi sen içerdesin.
    Zordur bilirim, alışkanlıkların yasaklarla engellenmesi.
    Ama yine bilirim ki; Ceren zoru başarır.
    İçerden de "iş" çıkarır.
    Hiç bir şey yapamazsan
    günlük tut ve dışarıya gönderilmemiş mektuplar yaz.
    Göreceksin ilerde yaşın kemale erince
    en kıymetli varlığın o yazdığın mektupların olacak.
    Seni sevgiyle kucaklarken bir an evvel senin ve
    şahsında arkadaşlarının özgürlüklerinize kavuşmanızı diliyorum...
    Şeyhmus Diken 30.Temmuz.2009 / Diyarbekir

    YanıtlaSil
  6. sevgili Ceren,
    babanı da anneni de çok iyi tanıyan biri olarak, senin de onlar kadar güçlü bir kişiliğe sahip olduğuna eminim..İlk duyduğumda, ki çok geç haberim oldu, çok şaşırdım ve hayatımda duyguğum en saçma olaylardan biriydi bu benim için.Her saçma olay gibi bunun da en kısa zamanda biteceğine ve senin özgürlüğüne kavuşacağına en ufak bir şüphem yok..Metanetli ol ve sadece annen ve baban gibi çok kuvvetli bir ailen olduğu için şükret..Onların her an senin özgürlüğün için mücadele ettiklerine ve bu günlerin kötü bir anı olacağına güven..
    Kelebekler özgürdür ve özgür olmalıdır..
    Dr.Mehmet Cenk Deliküçük

    YanıtlaSil
  7. Sevgili Ceren

    İnternet kullanmayı bana, baban öğretti. Hatta biraz önce kendisini aradım ve blog içine nasıl metin yazacağımı öğrendim. Sonra sana uzun bir mesaj yazdım. Ancak teknik bir hatamdan dolayı mesaj silindi. Şimdilik kısa yazıyorum. Daha sonra, yine yazacağım.

    Ellerini ve yüreğini sıcak tutmaya devam et. Sen, gereğinde dünyaya kafa tutan Mustafa Sütlaş'ın kızısın. Bunu hiç unutma.

    Adalet,yanlıştan dönecektir, buna emin ol.

    Seni çok seviyoruz.

    Nurhayat - Nusret Selen

    YanıtlaSil
  8. Sevgili Ceren,
    Babanı bir etkinliğe çağırmak için aradığımda, senin gözaltında, onun da kapıda beklediğini öğrendim. Ne diyeceğimi bilemedim. Üzerinden 3 aydan fazla zaman geçmiş. Bilirim Mustafa için nasıl değerli olduğunu, seni gururla taşıdığını. Babanın gururunu ben de her zaman içimde hissettim. Yaşamındaki zenginliği, o gökkuşağı renkleri saygıyla dinledim. Her seferinde ayrı keyif aldım.
    Sen her yerde her zaman özgür olacak bir genç insan oldun. Kim bilir, belki de kadın tutukevindeki kadınlara dans etmeyi de öğretmişsindir. Danssız geçmesin yaşamın.
    Seni seviyorum Ceren'cim. Yarın da sana mektup yazıp postaya vereceğim, ama bugünden bir iki sözü olsun buraya yazmak istedim.
    Şebnem Korur Fincancı

    YanıtlaSil
  9. Sevgili Ceren merhaba.
    Seni tanıyanlar şanslı olmalı ki, "taş duvar, demir kapı, kör pencere"ye rağmen açık görüşten firari, ellerindeki sıcaklıktan, gözlerindeki ışıltıdan mahrum kalmamışlar.
    Yaşadıkların ve bu ülkede yaşananlar aslında korkutuyor insanı, özellikle de şimdi 2.5 yaşında olan oğlum Deniz Barış'ı düşündükçe daha çok korkuyorum gelecekten. Ancak hemen o cümle beliriyor gözümün önünde :
    "Korktukça tutsak, umut ettikçe özgürsün."
    Belki hem zamandan hem de mekandan bağımsız özgürlük tarifinde güzelliği, sadece umut etmen yeterli.
    Şimdiye kadarki yaşamın umudu günden güne büyütmenin öyküsü gibi. O yüzden, şimdi de düşlerini özgürleştirmeni, hiçbir şeyin engelleyemeyeceğini düşündürüyor.
    Günü, güneşi, geceyi, yıldızları yeniden, en kısa zamanda doyasıya yaşayabilmen dileğiyle...Sevgiyle...

    Mehmet Güdük

    YanıtlaSil
  10. Sevgili Ceren merhaba,

    Su an biliyorum ki haksiz yere, en temel haklardan olan adil yargilanma hakkindan mahrum bir sekilde en onemli degerlerden biri olan ozgurlugunden mahrum birakiliyorsun...Umarim en kisa zamanda adalet yerini bulur da sen de bu yazilanlari okur, ne kadar cok insanin arkanda oldugunu hatirlar ve umut dolarsin...

    Bu ulke cok sik umut hirsizligi yaptigi icin emin degilim umudun ne kadar devam edeceginden. Kendi adima devam ettirmeye calisiyorum. Bu ulke oyle abukluklara maruz kalmis, kaliyor. oyle ihlaller geliyor ki insanlarin basina...belki bu kisa film birazcik hatirlatir bu ulke ne haldeydi, ve hala ne halde?

    http://www.youtube.com/watch?v=GT9SV9vJde4

    Arkandayim, arkandayiz,,,hatta daha da guzeli yanindayiz, daha cok yandas bulmak dilegiyle...

    F.Dilara DEMIR
    Dilara Demir

    YanıtlaSil