19 Kasım 2009 Perşembe

Bir nefeste... Soluk soluğa...

Sevgili Ceren
Salı günü görüşteki keyfin, sevgili Pelin'le muhabbetin gözümün önünden gitmiyor. Ona ördüğün yün pelerin de çok güzeldi ve giderken sarındığında Pelin'e çok yakıştı.
Hafta içinde kuzenin (İbrahim Abimin kızı) Arzu senin için bir yazı yazıp bana yolladı. Onu buraya aktarıyor ve seninle paylaşıyorum.

Ne olursa olsun yüzündeki gülücük hiç eksik olmasın...
Seni seviyoruz...
Baban

BİR NEFESTE... SOLUK SOLUĞA...


Aynı evrende soluk alıp veriyoruz aldırmaksızın bir diğerimizin ne olduğuna, ne yaptığına…
Aynı kıtada adımlar atıyoruz önümüze bakmaksızın umarsızca.
Aynı ülkeyi paylaşıyoruz güya.
Gözlerimiz sımsıkı kapalı olan bitenler karşısında ve ne yazık ki herkes kendi hayat kaygısında. Yaşam mücadelesi koyduk ucuz amaçların adını ve farkına dahi varmadan hiçe saydık tek başına mücadele edilemeyeceğini.
Egolar kuşandık yarınların telaşında, rahat bir yaşamak düşledik bireysel çerçevelerde. Gitgide yalnız kaldık ruhumuz bile duymadı.
Yolda özgürce yürürken üstümüze gelen kalabalıktan yakınıyoruz, birlik olamadığımızı kaçırarak gözlerimizden ve aklıma dahi gelmiyor dört duvar arasındaki 20-30 adımlık voltalardaki kısıtlanmalar.
Saatleri sayamıyoruz günlük 09.00-18.00 arası koşturmacalarda, günler birbirini kovaladığını düşünürken biz, zamanın durduğu yerleri unutkanlıklarımızın arasına ekliyoruz.
İsyan yasaklı sözcükler arasındaki yerini aldı sözlüğümüzde, çığlıksa sadece kendi canımız yandığında çıkan bir ünlemden ibaret hale büründü ne başkalarının çığlıkları yankılanıyor kulaklarımızda ne de biz bir başkası için çığlık atmanın gururunu sindirebiliyoruz bünyemize. Oysa ne çok şeyi sindirmiş, sinmişiz dikte edilmişlerle.
Buz kestiğimizin bilincinde dahi değiliz, unuttuk mu ruhun bir başkasının nefesi değmeden ısınmayacağını…
Duyularımızı, duygularımızı duyargalara çevirmişiz yumuşak omurgalı, kıvrak sürüngenler misali…
Sadece soluk alıp veriyoruz, ötesine geçmeden.
Yaşıyoruz insan gibi yaşamayı hak edenlere nispet yaparcasına kaygısızca.
Bazen derin bir soluk almalı ve de düşünmeli dört duvar arasındaki mi mahkumiyet yoksa bizimki mi?
Arzu Oflezer

15 Kasım 2009 Pazar

Ben Neden Cezaevinde Uyanıyorum?

Güzel Ceren'im...
Annenin sizin için yazdığı bir yazı daha bugünkü (15.11.2009) Radikal 2'de yayınlandı.
Duygu ve düşüncelerimi biliyorsun. Muhtemelen yazıyı okmuşsundur.
Ama en azından bir "belge" olsun diye burada da yer veriyorum.
Seni çok özledik hepimiz...



Ben Neden Cezaevinde Uyanıyorum?

Yüreğim, zaten paramparça değilmiş gibi, bin bir eziyet “cezaevi görüşüne” gittiğimde, kız kardeşimin isyan duvarına çarpıp yeniden un ufak oluyor:

“Ben neden cezaevinde uyanıyorum” diye haykırıyor.

Siz dışarıdakiler, ne yapıyorsunuz, diye soruyor.

Niye durumumuzu anlatmıyorsunuz, diyor.

Niye beceremiyorsunuz diyor.

Suçluyor.

Haksız mı?

Kim verecek bu sorunun cevabını:

Neden benim canım kızlarım cezaevinde uyanıyor?

Neden 6 aydır zindana tıkılılar?

Neden?

Yavrularımı bir sabahın köründe yataklarından söküp alan bu karabasanın nedeni ne?

Hırsızlar mı, arsızlar mı?

Soyguncu mu, vurguncular mı?

Katiller mi, çeteciler mi?

Kime ne kötülük yapmışlar?

Madem bunların hiçbiri değiller, öyleyse niye mi tutuklandılar, hapis yatıyorlar?

Ben size söyleyeyim:

Çünkü iyiler

Çünkü iyi niyetliler.

Çünkü hiç birimizin olmadığı kadar iyiler ve iyi yürekliler.

Gözleri, kötüyü/kötülüğü göre göre körleşmiş birileri, iyiyi/iyiliği göremiyor/tanıyamıyor.

Kızlarımın yazgısını ise onlar belirliyor.

Benimse, kız kardeşim isyanına ve kızımın suspus iç yıkımına eşlik etmekten başka elimden hiç bir şey gelmiyor.

Onlar 6 aydır pisipisine cezaevinde de, ben sanki özgür bir güne mi uyanıyorum?

Onlar isyanda ve yıkımdayken benim hayatım başka türlü mü?

Annemim, babamın, kardeşlerimin, yeğenimin, bütün ailemin hayatı ne türlü?

Canım kardeşim, ne desen haklısın; biz dışarıdakiler var ya; bir halta yaramıyoruz:

Hiçbir şey beceremiyoruz: Uğradığınız haksızlığı sonlandıracak bir şey yapamıyoruz.

Sağır kulaklar duysun, donmuş yürekler sevgiyle çözülsün diye ööööööle bekliyoruz.

Becerebildiğimiz sadece sevmek.

Sizi her zamankinden çok ve herkesten çok seviyorum.

Elimden sadece bu kadarı geliyor canım kızlarım

Boşu boşuna ve nafile gayret, avazım çıktığı kadar kör kuyulara haykırıyorum:

Neden kızlarım cezaevinde uyanıyor?

Nevin Pakize Sütlaş

05 Kasım 2009

Radikal Gazetesinin Pazar Eki Radikal 2'nin 15.11.2009 tarihli ve 683 sayılı nüshasının 7. sayfasında yer almıştır.